29 Eylül 2017 Cuma

Devamını Oku..


“Her şeyde bir hayır vardır” diyenler çoktur.

“Olan şey hayırlıdır” diyenler de...

Hocalık yıllarımda yaşadığım bir olay, bu gerçeği çok iyi gösterecek türden...

Benden anlatması, sizden yorumlaması...

Sakarya Üniversitesi, Sapanca Gölü’ne bakan şimdiki kampüsüne taşınmadan önce, şehir merkezinden iki kilometre uzakta, “Ozanlar” adıyla bilinen bölgedeydi. Perşembe günlerinde, okul yolu üzerinde çok büyük bir pazar kuruluyordu. Diğer günler trafiğe açık olan yol, o gün kapandığı için okula arka yollardan bağlantı sağlanırdı. Fakat öğrenciler imkânsızlık yüzünden, bazı hocalar da spor niyeti ile okula yürüyerek giderlerdi. Bu durumda Pazar boydan boya geçilir, ama bu durumdan şikâyet edilmezdi. Meyvelerin güzelliği ve pazarın canlılığı, o sıkıcı yolu eğlenceli hale getirir, her zaman uzun gelen yol, bu yüzden de iyice kısalırdı.

Mayıs ayındaydık, unutmuyorum.

Bir gün dersten çıkınca, eve dönmek için pazara girdim.

Satıcılar yine bas bas bağırıyordu.

Bilirsiniz, her zaman duyduğunuz sesler...

Tezgâhların arasından zorlukla ilerlerken, biri bana laf attı:

Hocam! Domates vereyim. İster misiniz?”

Satıcıya baktığımda onu hemen tanıdım, öğrencimdi.

“Ne işin var burada? diye sordum. “Senin derste olman gerekmiyor mu?”

“Hocam ben artık öğrenci değilim” dedi. “Okuldan atılmıştım.”

Şaşırdım tabi...

Yarı şaka, yarı ciddi:

“Hangi hain hoca attı seni?” deyince, o da haince gülümseyip cevap verdi:

“Siz atmıştınız hocam!”

“Hadi canım sen de!” dedim. “Şaka mı yapıyorsun?”




“Valla siz attınız” dedi. “Üç yıl önce atmıştınız unuttunuz mu?”

Daha sonra ki yıllarda hesaplamıştım. Beş binden fazla öğrenci ders almış benden, bu yüzden de isimleri hatırlamam zor, yaşanılan olayları da öyle...

Öğrencimin yanına giderek oturdum. Üç kilo domates aldıktan sonra tabi...

“Seni nasıl attığımı anlat bakayım!” dedim. “Hem de detaylarıyla...”

Anlatmaya başladı. Derslerimin birinden, altı kere sınava girmesine rağmen, hepsinden de zayıf not alarak kalmıştı. O zamanlar yedi hakta geçemeyenler, yönetmelik gereğince okuldan atılırdı. Anlattığına göre, altı haktan sonra onu yanıma çağırarak:

“Son hakkına giriyorsun haberin olsun! Çok iyi çalış! Biliyorsun kimseye torpil yapmam! Takıldığın bir yer varsa gelip bana sor, hiç çekinme!” demiştim.




Gelmemiş tabi.

Domatesçi öğrencim, son hakkına girdiği imtihanı anlatırken, olup bitenleri bir anda hatırladım. Çünkü onun durumu çok özeldi. Ve o durumda başka öğrenci yoktu.

Sınav başladığında kendisine dedim ki:

“Senin durumundan çok, ailenin durumuna üzülüyorum. Sana acımasam bile onlara acıyorum. Al şu cevap kâğıdını, kendin pişir, kendin ye! Sana soru sormuyorum, soruları kendin yaz! Onların cevabını da ver arkasından...”

İki saatlik imtihan beş dakikada bitti.




O öğrencim bir soru bile yazamayıp, boş kâğıt teslim etti.

Bende okuldan attım kendisini, gönül rahatlığıyla.

Öğrencim bunları gülerek anlatırken:

“Sevgili Hocam!” dedi. “Allah sizden bin kere razı olsun. İyi ki atmışsınız. Vallahi köşeyi döndüm, hem de ne dönüş... Şimdi toptan domatesçilik yapıyorum. Antalya’dan getirtiyorum domatesi, öyle güzel bir iş ki. İki yılda bir daire aldım kendime. Eğer mühendis olsaydım, diğer arkadaşlar gibi ev kiramı bile ödeyemezdim.”

Domatesler elimde, koşar adım ayrıldım öğrencimden.

Aybaşı geldiğinden, bir an önce eve gidip ev kirası vermem gerekiyordu.




Devamını Oku...



“Her şeyde bir hayır vardır” diyenler çoktur.

“Olan şey hayırlıdır” diyenler de...

Hocalık yıllarımda yaşadığım bir olay, bu gerçeği çok iyi gösterecek türden...

Benden anlatması, sizden yorumlaması...

Sakarya Üniversitesi, Sapanca Gölü’ne bakan şimdiki kampüsüne taşınmadan önce, şehir merkezinden iki kilometre uzakta, “Ozanlar” adıyla bilinen bölgedeydi. Perşembe günlerinde, okul yolu üzerinde çok büyük bir pazar kuruluyordu. Diğer günler trafiğe açık olan yol, o gün kapandığı için okula arka yollardan bağlantı sağlanırdı. Fakat öğrenciler imkânsızlık yüzünden, bazı hocalar da spor niyeti ile okula yürüyerek giderlerdi. Bu durumda Pazar boydan boya geçilir, ama bu durumdan şikâyet edilmezdi. Meyvelerin güzelliği ve pazarın canlılığı, o sıkıcı yolu eğlenceli hale getirir, her zaman uzun gelen yol, bu yüzden de iyice kısalırdı.

Mayıs ayındaydık, unutmuyorum.

Bir gün dersten çıkınca, eve dönmek için pazara girdim.

Satıcılar yine bas bas bağırıyordu.

Bilirsiniz, her zaman duyduğunuz sesler...

Tezgâhların arasından zorlukla ilerlerken, biri bana laf attı:

Hocam! Domates vereyim. İster misiniz?”

Satıcıya baktığımda onu hemen tanıdım, öğrencimdi.

“Ne işin var burada? diye sordum. “Senin derste olman gerekmiyor mu?”

“Hocam ben artık öğrenci değilim” dedi. “Okuldan atılmıştım.”

Şaşırdım tabi...

Yarı şaka, yarı ciddi:

“Hangi hain hoca attı seni?” deyince, o da haince gülümseyip cevap verdi:

“Siz atmıştınız hocam!”

“Hadi canım sen de!” dedim. “Şaka mı yapıyorsun?”




“Valla siz attınız” dedi. “Üç yıl önce atmıştınız unuttunuz mu?”

Daha sonra ki yıllarda hesaplamıştım. Beş binden fazla öğrenci ders almış benden, bu yüzden de isimleri hatırlamam zor, yaşanılan olayları da öyle...

Öğrencimin yanına giderek oturdum. Üç kilo domates aldıktan sonra tabi...

“Seni nasıl attığımı anlat bakayım!” dedim. “Hem de detaylarıyla...”

Anlatmaya başladı. Derslerimin birinden, altı kere sınava girmesine rağmen, hepsinden de zayıf not alarak kalmıştı. O zamanlar yedi hakta geçemeyenler, yönetmelik gereğince okuldan atılırdı. Anlattığına göre, altı haktan sonra onu yanıma çağırarak:

“Son hakkına giriyorsun haberin olsun! Çok iyi çalış! Biliyorsun kimseye torpil yapmam! Takıldığın bir yer varsa gelip bana sor, hiç çekinme!” demiştim.




Gelmemiş tabi.

Domatesçi öğrencim, son hakkına girdiği imtihanı anlatırken, olup bitenleri bir anda hatırladım. Çünkü onun durumu çok özeldi. Ve o durumda başka öğrenci yoktu.

Sınav başladığında kendisine dedim ki:

“Senin durumundan çok, ailenin durumuna üzülüyorum. Sana acımasam bile onlara acıyorum. Al şu cevap kâğıdını, kendin pişir, kendin ye! Sana soru sormuyorum, soruları kendin yaz! Onların cevabını da ver arkasından...”

İki saatlik imtihan beş dakikada bitti.




O öğrencim bir soru bile yazamayıp, boş kâğıt teslim etti.

Bende okuldan attım kendisini, gönül rahatlığıyla.

Öğrencim bunları gülerek anlatırken:

“Sevgili Hocam!” dedi. “Allah sizden bin kere razı olsun. İyi ki atmışsınız. Vallahi köşeyi döndüm, hem de ne dönüş... Şimdi toptan domatesçilik yapıyorum. Antalya’dan getirtiyorum domatesi, öyle güzel bir iş ki. İki yılda bir daire aldım kendime. Eğer mühendis olsaydım, diğer arkadaşlar gibi ev kiramı bile ödeyemezdim.”

Domatesler elimde, koşar adım ayrıldım öğrencimden.

Aybaşı geldiğinden, bir an önce eve gidip ev kirası vermem gerekiyordu.




27 Eylül 2017 Çarşamba

Cevap İçin Tıkla...







Evet cevabı açıklıyoruz.

Arkadaşlar Cevap -1


Bulanlar aşağıdaki linkleri tıklasın






Bulamayanlar yukarıdaki linleri tıklasın.






Kızıma Ödül


KIZINA ÖDÜL
Bir baba kızına kitap okuma alışkanlığı kazandırabilmek için ödül vermek istemiş ve: “Kızım, eğer sana verdiğim şu kitabı bitirirsen 100 lira vereceğim.” demiş.

Bu teklif kızın çok hoşuna gitmiş ama kitap okumayla da pek arası yokmuş. O nedenle ; “En iyisi ben bu kitabın özetini internetten araştırıp bulayım, onu iyice ezberleyeyim, babam okudun mu diye sorunca da o özeti anlatırım.” diye düşünmüş.




Ve çocuk gitmiş, babasının okuması için verdiği kitabın özetini bulmuş. İki sayfalık bu özeti iyi bir şekilde öğrenmiş. Tabi babası anlamasın diye bir hafta da beklemiş. Bir hafta sonra “Babacığım ben kitabı okudum, ödülümü verir misin?” diye sormuş.




Babası kızından kitapta geçen konuyu anlatmasını istemiş. Genç kız güzel bir şekilde konuyu anlatmış. Ardından tekrar ödülünü istemiş babasından. Ama babası hiç beklemediği bir tepki vermiş ve kızına: “Sen bu kitabı okumamışsın, beni kandırıyorsun. Çünkü eğer okusaydın kitabın içine koyduğum 100 lirayı bulurdun




14 Eylül 2017 Perşembe

Recep İvedik 5 Hd izle

Recep ivedik 5 hd izle









Mesothelioma Law Firm
Donate Car to Charity California
Donate Car for Tax Credit
Donate Cars in MA
Donate Your Car Sacramento
How to Donate A Car in California
Sell Annuity Payment
Donate Your Car for Kids
Asbestos Lawyers
Structures Annuity Settlement
Car Insurance Quotes Colorado
Annuity Settlements
Nunavut Culture
Dayton Freight Lines
Hard drive Data Recovery Services
Donate a Car in Maryland
Motor Replacements
Cheap Domain Registration Hosting
Donating a Car in Maryland
Donate Cars Illinois




Criminal Defense Attorneys Florida
Best Criminal Lawyers in Arizona
Car Insurance Quotes Utah
Life Insurance Co Lincoln
Holland Michigan College
Online Motor Insurance Quotes
Online Colleges
Paperport Promotional Code
Online Classes
World Trade Center Footage
Massage School Dallas Texas
Psychic for Free
Donate Old Cars to Charity
Low Credit Line Credit Cards
Dallas Mesothelioma Attorneys
Car Insurance Quotes MN
Donate your Car for Money
Cheap Auto Insurance in VA
Met Auto
Forensics Online Course
Home Phone Internet Bundle
Donating Used Cars to Charity
PHD on Counseling Education
Neuson
Car Insurance Quotes PA
Royalty Free Images Stock
Car Insurance in South Dakota
Email Bulk Service
Webex Costs




Cheap Car Insurance for Ladies
Cheap Car Insurance in Virginia
Register Free Domains
Better Conference Calls
Futuristic Architecture
Mortgage Adviser
Car Donate
Virtual Data Rooms
Online College Course
Automobile Accident Attorney
Auto Accident Attorney
Car Accident Lawyers
Data Recovery Raid
Criminal lawyer Miami
Motor Insurance Quotes
Personal Injury Lawyers
Car Insurance Quotes
Asbestos Lung Cancer
Injury Lawyers
Personal Injury Law Firm
Online Criminal Justice Degree
Car Insurance Companies
Dedicated Hosting, Dedicated Server Hosting
Insurance Companies
Business VOIP Solutions
Auto Mobile Insurance Quote
Auto Mobile Shipping Quote
Health Records, Personal Health Record
Online Stock Trading
Forex Trading Platform

13 Eylül 2017 Çarşamba

Sucuk Döner

Afyon’da küçük bir yol üstü benzincisi, bir de restoranları var ama satışlar zayıf. Aile yıllardır sucuk imal edip satıyor ama rakipleri Cumhuriyet, İkbal, Ahmet İpek. Rekabet güçleri çok az. “Ne yaparız, ne yaparız?” derken oğlu Rafet, babasına “Baba paketli, markalı satamıyorsak açıkta satalım o zaman!” Baba soruyor, “Nasıl yapacağız peki?”.

Oğlan fikrini söylüyor. “Tamam deneyelim” diyor baba, fikrin ilginçliği karşısında gülümseyerek.

10 yıl kadar önce arabayla Ankara’dan İzmir’e doğru gidiyordum, Afyon’a girmeden 5-10 km önce sağda, Özlem Dinlenme Tesisleri’nde kocaman bir bez afiş gördüm: “Dünyada ilk defa Sucuk Döner!”.

“Yok artık” dedim. Her geçişimde tesisin önünde araba sayısı artmaya, tesis modernleşmeye başladı. Sonra, karşıda bir tesis daha aldılar. Bu arada, önce Afyon’da, sonra diğer illerde “Sucuk Döner” yazıları görmeye başladık. Baba oğul sucuğu açıkta satmayı başardılar.

Geçenlerde mola verdim, yanımda da bir arkadaşım vardı. Garsona “iki sucuk döner, iki ayran” dedim. Garson:

– Ağabey, size ayran vermeyelim.

– Niye? dedim, kulakları açtım.

– Yeni bir ürünümüz var, onu verelim.

– Ne o?

– Salatalıklı Yayık Ayranı!

Getirdiler. Cacığı blendırdan geçirmişler, biraz da sulandırmışlar; olmuş sana yeni buluş. Çok da güzel bir içecek.

İşte bu, inovasyon falan dedikleri.

Yeni fikir bulup bunu ticari bir kazanca çevirmek inovasyondur.

Sizin bulduğunuz fikri, yöneticinizin kendi üstündekilere kendi fikri gibi satması hinovasyondur.

12 Eylül 2017 Salı

İşi bırakıyoruz

İşi Bırakıyoruz Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu bağırıp, çağırarak tekmelerler.